58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
zekat ne demek? zekat kelimesinin anlamı nedir?
Nisab miktarı mala, paraya sahib olan Müslümanın kırkta
birini fakirlere sadaka vermesi ve bu verilen sadaka.
Ziyadeleşme, artma.
Temizlik. Taharet. (Bak: Sadaka,
Nisab).( $ Bu kelâmın mâkabliyle nazmını icab ettiren
münasebet ise: Namaz $ Yani dinin direği ve kıvamı olduğu
gibi, zekât da İslâmın kantarası, yani köprüsüdür. Demek;
birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden İlâhî iki
esastırlar. Bunun için birbiriyle bağlanmışlardır.
İ.İ.)(Zekât ile sadakanın lâyık oldukları mevkilerini bulmak
için bir kaç şart vardır:1- Sadakayı vermekte israf
olmaması.2- Başkasından alıp başkasına vermek suretiyle
halkın malından olmayıp kendi malından olması.3- Minnetle
in'âmın bozulmaması.4- Fakir olmak korkusu ile sadakanın
terk edilmemesi.5- Sadakanın yalnız mala ve paraya münhasır
olmadığı bilinmesi ile ilim, fikir, kuvvet, amel gibi
şeylere de muhtaç olanlara sadakanın verilmesi.6- Sadakayı
alan adam, o sadakayı sefahette değil, hâcât-ı
zaruriyyesinde sarfetmesi lâzımdır. İ.İ.)(Sadakalar kimlerin
hakkıdır, bu cihete gelince, emr ü teşvik olunduğunuz infak
u sadakat $ Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada
vakf-ı nefs etmiş, $ Yeryüzünde şuraya buraya gidemiyen,
yani Allah yolunda meşguliyetlerinden veya maraz ve acz gibi
bir maniadan dolayı nafakalarını kazanmağa iktidarları
olmayan o fakirler içindir ki $ hallerini tecrübe etmeyen
cahil, onları $ taaffüflerinden, yani istemeğe tenezzül
etmeyip tahammül ve tecemmül ile iffetlerini muhafaza ve
ibraz eylediklerinden dolayı, zengin zanneder. $ Sen onları
simalarıyla, dikkat edildiği zaman hallerinde görülecek edeb
ü nezahet, yüzlerinde müşahede olunacak âsâr-ı fakr u
zaruret gibi alâmetleriyle tanırsın. $ İnsanlardan
dilenmezler, hele $ ilhah-ı ısrar ile hiç dilenmezler, olsa
olsa pek muztar kaldıkları zaman ehline ifham-ı hâl
ederler...Bu âyet, Ashab-ı Suffa tesmiye olunan fukara-yı
Muhacirîn hakkında nazil olmuştur ki; dörtyüz kişi kadar
vardılar. Medine'de ne bir meskenleri, ne aşiret ve
akrabaları, hiçbir şeyleri yoktu, daima Mescid-i Nebeviyeye
mülazemet ederler, mescidin sofasında ikamet eylerler, ilm-i
Kur'an tahsil ederler, mevâız ve tedrisat-ı Peygamberîyi
istimâ' ile müstefid olurlar, hep oruçlu bulunurlar. Hâsılı;
ilm ü ibadete hasr-ı evkat ederler ve her ne zaman bir gaza
olursa giderlerdi. Bunlar Medrese-i Risalet'in Allah yoluna
vakf-ı nefs etmiş talebesiydiler.İbn-i Abbas Hazretlerinden
vaki olan rivayete göre birgün Resulullah (A.S.M.) Ashab-ı
Suffa'nın başlarına durmuş, hallerini nazar-ı tedkikten
geçirmişti. Fukaralıklarını, çekmekte bulundukları
zahmetleri gördü ve kalblerini tatyib edip buyurdular ki:
"Ey Ashab-ı Suffa! Size müjdeler olsun ki, her kim şu sizin
bulunduğunuz hal ü sıfatta ve bulunduğu halden razı olarak
bana mülaki olursa o benim refiklerimdendir. " İşte bu âyet
de bunlar dolayısiyle nâzil olmuştur. Ve fakat hükmü âmmdır.
Allah rızası için düşmana karşı nöbet bekleyen veya Allah
rızası için medreselerde dirsek çürüten veya Allah rızası
için hidemât-ı âmmeye vakf-ı nefs eden ve bu ahval içinde
malı mülkü yok, muhtaç olmakla beraber nafakasını kesbe
vakit bulamayan veya kudreti yetişemiyen fukara-yı mü'minîn
bu âyetin hükmünde dâhildirler. Bunlar infakat ü sadakatın
en güzel masrıfını teşkil ederler. E.T.)
"ZEKÂT" kelimesine ilk yorumu yazan sen ol.