58.000'den fazla kelime ile en kapsamlı Osmanlıca Türkçe sözlük
Aradığınız Osmanlıca kelimelerin Türkçe anlamlarını sözlüğümüzde bulabilirsiniz
CENNET ne demek? CENNET kelimesinin anlamı nedir?
Allah'a (C.C.) inanan ve O'na ibadet ve itaat
edenlerin, iman ve İslâmiyyet'e ihlâs ve sadâkatle hizmet
edenlerin, Kur'ana bir hizb-ül Kur'ân olarak mücâhidâne bir
sûrette hizmetkâr olan mücâhidlerin, cihâd-ı diniyye
erlerinin âhirette fazl-i İlâhi ile gidip ebediyyen içinde
kalacakları mekân ve mesken. Cennet'in varlığını bütün
peygamberler, onların yolundan giden âlimler ve ermiş
kişiler, evliyalar ittifakla haber vermişlerdir. Esasen
Allah'ın adaleti, Cehennem gibi Cennet'in de varlığını
gerektirir. İnananlar, ölümün; ebedî bir hiçlik değil,
ölümsüzlüğe geçiş, sevdikleriyle buluşacakları âhiret
âlemine bir yolculuk olduğuna inanıyorlar ve bunalım içinde
değil; mutluluk içindedirler. İnananların ve iyilerin bu
hâlleri Cennet'in varlığını gösteren hayattaki
belirtilerinden biridir.Cennetin tabakaları : Dâr-ül-Celâl,
Dâr-üs-Selâm, Cennet-ül Me'va, Cennet-ül Huld, Cennet-ün
Naim, Cennet-ül Firdevs, Cennet-ül Adn, Cennet-ül Vesile.
(Bak: Âhiret)(Mühim bir taraftan ehemmiyetli bir sual:
Rivayette gelmiş ki; Cennet'te bir adama beş yüz senelik bir
Cennet verilir. Bu hakikat akl-ı dünyeviyenin havsalasında
nasıl yerleşir?Elcevap: Nasılki bu dünyada herkesin dünya
kadar hususi ve muvakkat bir dünyası var. Ve o dünyanın
direği onun hayatıdır. Ve zâhirî ve batınî duygulariyle o
dünyasından istifade eder. Güneş bir lâmbam, yıldızlar
mumlarımdır der. Başka mahlukat ve zîruhlar bulunmaları o
adamın mâlikiyetine mani olmadıkları gibi bilâkis onun
hususî dünyasını şenlendiriyorlar, ziynetlendiriyorlar.
Aynen öyle de fakat binler derece yüksek herbir mü'min için
binler kasır ve hurileri ihtivâ eden has bahçesinden başka,
umumî Cennet'ten beşyüz sene genişliğinde birer hususî
Cennet'i vardır. Derecesi nisbetinde inkişaf eden
hissiyatıyla, duygularıyla Cennet'e ve ebediyete lâyık bir
surette istifade eder. Başkaların iştiraki onun mâlikiyetine
ve istifadesine noksan vermedikleri gibi, kuvvet verirler.
Ve hususî ve geniş Cennetini ziynetlendiriyorlar. Evet bu
dünyada bir adam, bir saatlik bir bahçeden ve bir günlük bir
seyrangâhtan ve bir aylık bir memleketten ve bir senelik bir
mesiregâhta seyahatından; ağzıyla, kulağıyla, gözüyle,
zevkiyle, zâikasıyla, sair duygularıyla istifade ettiği
gibi; aynen öyle de, fakat bir saatlik bir bahçeden ancak
istifade eden bu fâni memleketteki kuvve-i şâmme ve kuvve-i
zâika o baki memlekette bir senelik bahçeden aynı istifadeyi
eder. Ve burada bir senelik mesiregâhtan ancak istifade
edebilen bir kuvve-i basıra ve kuvve-i sâmia orada, beşyüz
senelik mesiregâhındaki seyahattan; o haşmetli, baştan başa
ziynetli memlekete lâyık bir tarzda istifade eder. Her
mü'min derecesine ve dünyada kazandığı sevablar, haseneler
nisbetinde inbisat ve inkişaf eden duygularıyla zevk alır,
telezzüz eder, müstefid olur. L.)